HOS GELDİNİZ

Çukuryurt Köyü Web Sitesi (İmranlıSivas)

Kadının Dünyası

 

 

 

 

 

 

 

 

ANNELERIN BEBEK BÜYÜTÜRKEN YAPTIKLARI EN ÖNEMLI 10 HATA

 

Medical Park Fatih Hastanesi Çocuk Hastaliklari ve Sagligi Uzmani Dr. Feyza Çivici Gümüs; annelerin en degerli varliklari çocuklarini büyütürken yaptiklari baslica hatalari anlatti...

 1- EYVAH SÜTÜM YETMIYOR, MAMA VERMELIYIM:

Yeni annelerin en çok endise ettigi konulardan biri; bebegin aç kalma ihtimalidir. Bu nedenle de çogu zaman bebekler gereksiz yere mamayla besleniyor. Anneler, sütlerinin yetip yetmedigini bebegin çisini takip ederek anlayabilir. 24 saatte en az 5-6 kez bezini islatan bebek, anne sütüyle doyuyor demektir. Anne sütü yetersizligine ancak bir çocuk hastaliklari uzmani karar verebilir ve o tavsiye ederse, mama takviyesine baslanabilir.



2- SEKERLI SU SARILIGA IYI GELIR:

Ilk günlerde anne sütünün gelmesinde yasanabilecek bir sorun, bebegin zayiflamasina ve sarilik olusumuna yol açabilir. Halk arasinda, aç kalan ve az idrara çikan bebeklere sekerli su verilmesi önerilir. Oysa bebegin beslenmesinde sekerli suyun yeri yoktur.



3- ÇOCUGUM 2 YASINA GELDI, ARTIK BEZI BIRAKMALI:

Iki yas, çis egitimi vermek için baslangiç dönemidir. Ama çocuk bu konuda zorlanmamali, altina kaçirdigi için azarlanmamali, sik sik tuvalete tutularak egitim verilmelidir.



4- DONDURMA HASTA EDER:

Dondurma, tüm çocuklarin sevdigi ve faydali bir gidadir. Ancak bogaz agrisina neden olmamasi için yalayarak yenmeli ve yaninda mutlaka su içilmelidir.



5- GÜRBÜZ ÇOCUK SAGLIKLI OLUR:

Gürbüz çocuk, saglikli çocuk degildir! Dengeli beslenen çocuk, zayif da olsa saglikli kabul edilir. Çocuklari asla yemek yeme konusunda zorlamayin. Yemedigi zaman beslenmeyi sonlandirin.



6- ÇOCUK SICAK HAVAYI SEVER:

Çocuk, her zaman terlemeyecegi sekilde giydirilmelidir. Üsüyecegi korkusuyla çocugu çok giydirmek ve sarip sarmalamak, terlemeye ve hasta olmaya yol açar. Pamuklu kiyafetler tercih edilmeli, içinde naylon karisimi olan ve özellikle polar tipinde olan kiyafetler giydirilmemelidir.



7- FAZLA HAREKET EDERSE, TERLEYIP HASTA OLUR:

Hasta olur endisesiyle çocugun hareket etmesini kisitlamak yanlistir. Terleyince üstünü degistirebilirsiniz. "Terledin, artik otur" demek, onu tembel ve hantal yapar.



8- SASILIK BÜYÜYÜNCE GEÇER:

Çocuklarda sasilik bir yasina kadar fizyolojiktir. Bir yasindan sonra düzelmeyen sasiliklar için mutlaka göz doktoruna gidilmelidir. Bir yasindan önce bebeklerde Nistagmus (göz küresinin istemsiz titremesi) görüldügünde de, mutlaka doktora basvurulmalidir.



9- USLU DURDU, HAMBURGERI HAKETTI:

Çocuklar sagligi ciddi sekilde tehdit eden fast-food gidalardan uzak tutulmalidir. Bu ödüllendirme sekli yerine, baska yöntemler seçin. Mesela onu sinemaya ya da tiyatroya götürün.



10- AGLADI, HEMEN KUCAGIMA ALAYIM:

Her agladiginda kucaga almak, bir çözüm degildir. Agladigi zamanlarda yanina yaklasip onunla konusmak, ten temasinda bulunmak, ona sarki ya da ninni söylemek veya karnini oksamak da bebegi avutabilir.

 

Kaynak: haberkusagi.com

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Huzurun anahtari tebessümdür



Kocasindan sikayet eden hanimlar, hanimindan sikayet eden erkekler, sanki dertlerine deva olacakmisiz gibi bizden tavsiye bekliyorlar. Biz zaten devamli yaziyoruz. Biraz da kendilerinin uymasi, dikkat etmesi lazim. Genelde kavga, iki taraftan oluyor. Biri susar, özür dilerse kavga büyümez. Her iki taraf da ben hakliyim dedigi sürece kavga bitmez. Ben aile geçimsizliklerinde suçu erkeklerde görüyorum. Hanimini idare edemeyen erkek âciz demektir. Hanimini kötü yola düsüren de erkeklerdir. Hanimini kötü yerlere götürüyor, hanimi kötülük isleyince de, suçu hanima yüklüyor. Hanim suçsuz demek istemiyorum. Fakat asil suçlu kocasidir. Ona iyi bir ortam saglamalidir. Saglamaktan âciz olan da evlilik sorumlugunu yüklenmemelidir.


Her iki taraf da ben hakliyim diyor. O evde hiç kavga biter mi? Bir erkek de söyle yazmis: (Evimiz düzensiz. Hanim, dogru dürüst yemek pisirmez. Içeride pasakli, disari giderken süslüdür. Çok konusur, dinlemesini bilmez ve müsriftir.)


Birkaç tavsiyemiz var. Fakat tavsiyeden, nasihattan ne çikar dememelidir! Uyana, dinleyene çok sey çikar. Yeter ki uyulsun, dinlenilsin. Çünkü Kur'an-i kerimde mealen buyuruluyor ki: (Nasihat müminlere elbette fayda verir.)[Zariyat 55]

Hadis-i serifte de buyuruldu ki:

(Ahlâkinizi güzellestirin) [Ibni Lal]


Ahlâki degistirmek mümkün oldugu için böyle buyurulmustur. Zaten din, güzel ahlâk demektir. Su hâlde dinin emrine uyup yasak ettiginden kaçan, huyunu degistirip güzel ahlâkli olur. Güzel ahlâkli olan da iki cihanda rahat olur. Simdi esas konuya geçelim!



Kusursuz Arkadas


Kusursuz kul olmaz. Kusursuz arkadas arayan, arkadassiz kalir, kusursuz es arayan bulamaz. Yigitlik, kusurlu insanla iyi geçinmektedir.


Evde hiçbir seyi kusurlu bulmamalidir! Tenkit, münakasa, bir yuvanin yikilmasina veya huzursuz hâle gelmesine sebep olur. Sunu iyi bilmeli ki, yalniz kari-koca degil, hiç kimse tenkitten hoslanmaz. Herkes takdir bekler. Genel olarak kadinlar, süse düskündür, giyimlerine dikkat ederler. Aldigi bir elbise için, (Bu elbise, sana ne kadar da güzel yakismis?) dersek, bir sey kaybetmeyiz. Çünkü dinimiz, hanimla iyi geçinmek için yalan söylemeyi bile caiz görmüstür. Hele hakli bir takdiri esirgemek ahmakliktir.


Bir kadin için en büyük mutluluk, kocasinin kendisini takdir etmesidir. Bilhassa kadinlar, basit seylere dikkat ederler. Bayramlarda, mübarek gecelerde, evlenme yildönümlerinde ufak da olsa bir hediye vermeyi ihmal etmemelidir!


Kadinin biri, senelerce güzel yemekler yapar. Buna ragmen, beyinden en ufak bir takdir, bir tesekkür görmez. Birgün kapali bir sahan içinde saman koyup yemeklerle birlikte sofraya koyar. Beyi kabi açip samani görünce, sasirir, kizarak;
- "Bu ne, saman yenir mi? Ben hayvan miyim?" diye çikisir.

Hanimi der ki:

- Yillardir nefis yemekler yapiyorum. "Beyim galiba iyiyi, kötüyü ayiramiyor. Önüne ne konsa yer" diye düsünmüstüm. Simdi, yalniz kötüyü anladigin, iyiyi hiç anlamadigin meydana çikti.

Kötüyü tenkit etmesini bilen, iyiyi de takdir etmekten aciz olmamalidir! Takdirden aciz olan da, tenkitten vazgeçmelidir! Begendigi yemekler ve hizmetler için tesekkür etmek gerektigi gibi, begenmedikleri için de tesekkür etmek gerekir. Çünkü, begenilmiyen yemekler için de ayni hizmeti yapmis, ayni gayreti göstermistir. Onun için atalarimiz, "An beni bir kozla da, varsin, çürük çiksin!" derler. Biri, bize bir ceviz ikram etse, o da çürük çiksa, arkadasa kizmak mi gerekir?



Nezaket ve Kabalik


Yabanciya gösterilen nezaketin, hiç degilse onda biri, evde kari-koca birbirine göstermelidir! Kabalik, sevgiyi köreltir, huzursuzluga yol açar. Mesela yabanci birine (Hep ayni seyi anlatiyorsun) diyemedigimiz hâlde, evimizde de hiç duymamis gibi dinliyemiyorsak, mesela (Yine ayni seyleri mi anlatiyorsun) diyorsak, nezaketten ne kadar uzak oldugumuz anlasilmis olur.


Evdeki mutluluk, is yerindeki nezaketten daha mühimdir. Huzur, milyonlari kazanmaktan daha önemlidir. O hâlde, takdir edici, nazik ve güler yüzlü olanin evinde geçimsizlik olmaz.

Peygamber efendimiz, eve gülümsiyerek girer, selam verirdi. Üzüntülü de olunsa, tebessüm ihmal edilmemelidir! Çünkü "Lisan-i hâl, lisan-i kalden entaktir", yani, hareketlerimiz, sözlerimizden daha fazla tesir eder.
Evet, tebessüm atesinde erimiyen maden bulunmaz. Kalblerin fethi gülümsemekten geçer. Bir tebessüme esir olan genç, bir kizin hiçbir meziyetini dikkate almadan onunla evlenmek hatasina kurban gidebilir.

Müslüman güler yüzlü, münafik asik suratli olur. Tebessüm, bedavadir, alani mutlu eder, vereni üzmez. Bazan bir tebessümün hatirasi ömür boyu unutulmaz. Huzurun anahtari tebessümdür. Tebessüm edemiyen zavallidir. Gülümsemesini bilmek, dünya ve ahiret saadetine sebep olur.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dogum sonrasi saglikli beslenme

 

Lohusalarin süt verdikleri dönemde gebe iken oldugu gibi ayni sekilde beslenmelerine ve kullandiklari ilaçlara dikkat etmeleri önemlidir.

Hem gebelik hem de süt verme dönemi beslenme açisindan kadinin hayatindaki en zorlu dönemlerden biridir. Hamilelikte alinan kilolari vermek için dogum sonrasi diyet ve rejim yapmak hiç dogru degildir. Çünkü gidalar ile alinan ve bebeginizin ihtiyaci olan proteinler, mineraller ve vitaminler ancak dengeli-saglikli beslenme sayesinde süte geçerek bebeginizin büyümesine yardimci olmaktadirlar. Bu dönemde fazla kilo almamak için ‘sütüm fazla gelsin’ psikolojisine kapilip seker, mesrubat, hamur isleri gibi besin degeri düsük, kalori degeri yüksek yiyeceklerden uzak durunuz.

Sütte çocugunuz için gerekli olan mineraller ve vitaminler meyve, sebze, et ve süt ürünlerinde bulunmaktadir. Bazen bu dengeli beslenme dahi çocugun ve lohusanin ihtiyaci olan kalsiyum, demir ve folik asit gibi mineralleri karsilamaya yetmemektedir.

Dogum esnasinda kan kaybeden annede halsizlik ve demir eksikligi olusmaktadir. Bu dönemde bizler iyi beslenmenin yani sira süt veren annelere en az 4 ay süre ile bir multivitamin ve demir içeren ilaçlari tavsiye etmekteyiz. Ayrica süt verme döneminde herhangi bir rahatsizliginizdan dolayi ilaç kullanmaniz gerekir ise mutlaka doktorunuza danisiniz. Çünkü birçok ilaç özellikle agri kesici ve antibiyotiklerin bir kismi süte geçerek çocugunuzda sakincalar olusturabilmektedir.


Ayrica sütünüzü artirdigi iddia edilen ve halk arasinda yaygin kullanilan bazi bitkisel ilaçlari da kullanmadan önce doktorunuza danisiniz.



Jin. Opr. Dr. Nevra Topalismailoglu (Türkiye - 30 Haziran 2003)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KALBIN TEMIZLIGI

 

Hiç ibâdet etmedigi ve her çesit günahi isledigi, her rezâleti yaptigi hâlde; "Benim kalbim temizdir. Sen kalbime bak!" demek dinsizlerin veya din câhillerinin sözüdür. Böyle demeleri de Müslümanlari aldatmak içindir. Ancak dinin emirlerine uyanin kalbi temiz olur.

Allahü teâlânin emirlerini yapmamak, kalbin bozuk olmasindandir. Namaz kilmayan ve diger ibâdetleri yapmayan kimsenin kalbi temiz olmaz. Günah kalbi karartir. Kalbin bozuk olmasi, dine tam inanmamaktir. Imanin alâmeti, dinin emirlerini seve seve yapmaktir.

Kalb, yürekte bulunan bir kuvvettir. Bedendeki bütün âzâlar kalbin emrindedir. His uzuvlarimizin duyduklari bütün bilgiler kalbde toplanir. Insanin, inanmak, sevmek, korkmak... gibi hisleri kalbindedir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Resulullahin kadinlarla sözlesmesi

 

 

 

Peygamber efendimiz Mekke'nin fethinden sonra erkeklerle sözlesti, dine uymada nelere dikkat edeceklerini bildirdi. Erkekler bildirilen bu hususlara uyacaklarina dair Resulullaha söz verdiler. Bu sözlesmeden sonra Peygamber efendimiz kadinlarla sözlesmege basladi. Kadinlarla yalniz söz ile olup, mübarek eli, kadinlarin ellerine dokunmadi. Kötü huylar, kadinlarda, erkeklerden daha çok oldugundan, daha çabuk tesir altinda kaldiklarindan kadinlarla sözlesirken, erkeklerden daha fazla sart, araya kondu. Allahü teâlânin emirlerini yapmis olmak için, bunlardan kaçinmak lazim geldigi bildirildi.

Bu sözlesmede bulunan kadinlara Resulullah efendimiz hayir dua etti ve aflarini diledi. Bu sözlesmeyi her kim okuyup kabul edip bunlara uyarsa bu sözlesmeye dahil sayilir ve bu duaya kavusur.

 

1- Bu sartlardan birincisi: Allahü teâlâdan baska, hiçbir seye ibadet etmemektir. Çok kimse bunu farkinda olmadan yapiyor. Mesela bir kimse, baskalari görmek için ibadet eder veya Allahü teâlâ için eder fakat, baskasinin görmesi de hosuna giderse veya ibadetinde baskasindan bir karsilik, mesela, bir (Âferin!) sözü beklerse, o kimse, sirkten, küfürden kurtulmus olmaz.

Peygamber efendimiz, (Küçük sirkten korununuz!) buyurunca, (Küçük sirk nedir?) diye sordular. Resulullah efendimiz, (Riyadir) buyurdu. Riya, baskasina göstermek için gösteris için ibadet etmektir.

Kafirlerin dini günlerinde, bayramlarinda, ibadet yaptiklarini yapmak da sirktir, küfrdür. Ibadet olarak degil de adet olarak yaptiklarini Müslümanlarin yapmasi küfr olmaz. Böyle seyler faydali ise yapilir. Mesela, hiristiyanlar gibi noel günlerinde bayram yapmak, bu geceye deger vermek küfrdür.

Müslüman olmak için, kafirlikten kaçinmak lazimdir. Mü'min olmak için, küfrden, imansizliktan siyrilmak sarttir. Bir de hastaliktan kurtulmak için, papazlardan imdat beklemek de sirktir ki, bu durum Müslümanlar arasinda yayilmistir. Nisa suresi, 59. ayetinde mealen, (Onlara, kafirlere inanmayiniz dedigim halde, onlar kafirlerin sözleri ile hareket ediyorlar. Seytan onlari aldatiyor.) buyuruldu.

Maalesef kadinlarin çogu, bilmiyerek, bu belaya, bu hataya düsüyor. Ne olduklari bilinmiyen bir takim isimlerden medet bekleyip, bunlarla hastaliktan kurtulmak istiyorlar. Kafirlerin, kafirlik alametlerini yapiyorlar. Bu sirklerden, küfrden kurtulabilen ve kafirlik alametlerinden birini yapmiyan kadin, çok azdir. Dinimizde hiçbir eksiklik yoktur. Hasta olundugunda yapilacak isleri, tedavi sekillerini de bildirmistir dinimiz. Sifa için papaza gitmek Müslümana yakismaz.

Ruhi yönden rahatsiz olanlar, genellikle, moralle, psikolojik olarak iyilestiklerini zannetmektedirler. Aslinda, iyilesmemislerdir. Zaten mümkün de degildir. Bunlar manevi yönden sifa veremezler. Ancak, gayri müslim de olsa, mesleginde mütehassis, güvenilir bir doktora gitmekte, onun verdigi ilaçlari kullanmakta mahzur yoktur. Bu ikisini karistirmamalidir. 21 Martta kutlanan Nevruz, atesperestlerden kalma bir adettir. Dinlerinin geregi kutladiklari bir gündür. Bugün Azerbaycan gibi bazi devletlerde de maalesef kutlanmaktadir. Bunlara da eskiden yasamis atesperestlerden gelmektedir. Neticede Türklere de bu adet, atesperestlerden bulasmistir. Dinimiz islamiyet, daha önceki cahiliye adetlerinin hepsini kaldirmistir. Kisacasi bunun dinimizle hiçbir ilgisi yoktur. Atese tapinanlarin her sene 21 Martta kutladiklari Nevruz günlerine ve hiristiyanlarin paskalyalarina, noel günlerine hürmet etmek ve o zamanlarda, onlarin adetlerini, onlar gibi yapmak, sirk olur. Küfre sebep olur.

Mayisin altisinda kutlanan Hidirellez'in de dinimizle bir ilgisi yoktur. Böyle günlerin dinimizle ilgisi olup olmadigi söyle anlasilir. Dinimizdeki, mübarek günler, geceler hep hicri aylara göredir. Dinimizde hicri aylarin disinda, miladi takvime göre kutlanan hiçbir kiymetli gün yoktur.    

 

 2- Resulullah efendimizin kadinlardan söz aldigi ikinci sart: Hirsizlik etmemeleridir.

Bugün hirsizlik degince, yankesicilik, cepçilik, ev soymak hatira geliyor. Hirsizlik da çesit çesittir. Hirsizlik, büyük günahlardan biridir. Çok kadinlar, bu günaha yakalanmistir. Hirsizligin inceliklerinden kurtulabilen kadin pek azdir. Bunun için, hirsizliktan kaçinmak, ikinci sart oldu.

Kadinlarin hemen hemen hepsinin düstügü bu hirsizlik kocalarinin malini, kocalarinin izini olmadan harcamalaridir. Bununla, büyük günaha girmis oluyorlar. Bu hal, hemen hemen bütün kadinlarda var gibidir. Ancak, Allahü teâlânin korudugu az kimse bundan kurtulmaktadir. Keske, bunun hirsizlik oldugunu, günah oldugunu bilselerdi. Bunu, helal bilenleri çoktur. Helal bilenlerin kafir olmalari korkusu çoktur.

Mesela, mutfak için kocasi para birakiyor, gidip bununla baska birsey aliyor. Komsusu birsey istiyor, istedigini alip ona hediye ediyor. Yine kocasindan habersiz saga sola hayir hasenat yapmasi da baskasinin malini gasbetmek olur. Bunlar hep baskasinin malini ondan izinsiz alma hükmüne girer.

Allahü teâlâ, kadinlari sirkten men' ettikten sonra, ikinci olarak, hirsizliktan men' buyurdu. Çünkü, bunu helal sanarak, çogu kafir olur. Bundan dolayi, bu günah, kadinlar için, baska günahlardan daha büyük oldu. Baskalarinin mallarini da, habersiz kullanmak kendilerine hafif gelir. Çekinmeden baskalarinin mallarina hiyanet ve hirsizlik etmis olurlar.

Bu durum erkek için de geçerlidir. Hanimina ait bir seyi, kocasi ondan izinsiz kullanamaz, baskasina veremez. Dinimize göre, kari koca birbirlerinin mallarina müdahale edemez. Herkesin mali kendinindir.

Bir mü'minin, kendine sadik ve emin olan, istismar etmiyen, israf da etmiyen mali haram islerde kullanmiyacak bir hanim oldugunda is kolay. Müslüman erkek, hanimini bu büyük günahtan kurtarmak için, malini istedigi sekilde sarf etmesine, harcamasina önceden izin verebilir. Bu takdirde onun adina rahat bir sekilde hareket edebilir. Baska bir hirsizlik sekli de namazla ilgilidir.

Birgün Peygamber efendimiz, Eshab-i kiramina sordu:

 - Hirsizlarin büyügü kimdir bilir misiniz? Eshabi,

 - Bilmiyoruz, siz buyurun! dediklerinde:

 - Hirsizlarin büyügü, namazindan çalandir ki, namazin erkanini tamam yapmaz! buyurdu.

 Bu hirsizliktan da sakinmalidir ve büyük hirsiz olmaktan kurtulmalidir. Her Müslüman kadin sartlarina uygun olarak, namazini aksatmadan, muntazam olarak kilmalidir. Çocugu, ev islerini bahane ederek, namazi aksatmamalidir. Kiraeti dogru okumalidir. Rükü'u, secdeleri, kavmeyi ve celseyi, itminan ile yapmalidir. Yani, rükü'den kalkinca tam dikilip, bir tesbih miktari durmali ve iki secde arasinda dogru oturup yine bir tesbih mikdari öyle durmalidir.

Böyle yapmiyanlar, hirsizlardan olur ve çok azaplara yakalanir. Kadinlar bilhassa bu konuda gevsek davranmaktadirlar. Namaz dinin temelidir. Temeli olmiyan veya saglam temeli olmiyan bina eninde sonunda yikilir. Bugün birçok kadin bilhassa birseyi kaybolunca veya kizina talip çiktiginda damat adayinin iyi mi kötü mü oldugu, ilerde neler olacagini, geçimlerinin nasil olacagi hakkinda hemen cinci hocalara kosup soruyorlar.

Bu çok tehlikelidir. Gelecekten haber vermek küfürdür, dinden çikmaktir. Birinin gelecekten haber verecegine inanmak da küfrdür. Kaybolan, çalinan birseyi bulmak için, hergün yirmibes kerre (Ya cami'annasi liyevmin la raybe fihi innallahe la yuhlifül mi'ad icma' beyni ve beyne...) duasini okumalidir. Buluncaya kadar okumalidir. Duanin sonuna da kaybolan seyin ismini söylemelidir. Muradi olan kimse, yatacagi zaman abdest almali, temiz bir örtü üzerinde oturup, üç def'a salevat okumali, sonra herbirine Besmele çekerek on Fatiha ve sonra onbir Ihlas okumali, sonra üç salevat okumali, sonra sag yani üzere, yüzü kibleye karsi olarak ve sag elini sag yanagi altina koyarak yatip uyumalidir. Niyet ettigi seyin nasil olacagini, biizinillah rü'yada görür.

Ayrica birseyi gaybolan, çalinan kimse, hergün iki rek'at namaz kilip, selamdan sonra, (Allahümme ya Hadi ve ya Raddeddalleti, erdid aleyye dalleti biizzetike ve sultanike feinneha min fadlike ve ataike.) duasini okumalidir.           

 

3- Resulullah efendimizin kadinlardan istedigi üçüncü sart: Zina etmemeleridir. Bu sarti, yalniz kadinlardan istemek, bu günahin hasil olmasi, çok def'a onlarin razi olmalarina bagli oldugu içindir ve kendilerini gösterdikleri içindir. Bu günahin ilk sebebi onlardir. Bu iste, onlarin rizalari mu'teberdir. Bunun için, bu amelden, kadinlarin daha kuvvetli men'edilmeleri icabetti. Bundan dolayi, Allahü teâlâ, Kur'an-i kerimde, bu günahta kadini erkekten evvel söyledi. Bu günah insana, dünyada ve ahirette zarar verir ve bütün dinlerde yasak ve çirkin olmustur. Peygamber efendimiz buyurdu ki:

 (Zinanin dünyada üç fenaligi vardir: Biri, güzelligi ve parlakligi giderir. Ikincisi, fakirlige sebep olur. Üçüncüsü, ömrün kisalmasina sebep olur. Âhiretteki üç zararina gelince, Allahü teâlânin gadabina sebep olur. Ikincisi, sualin, hesabin fena geçmesine sebep olur. Üçüncüsü, Cehennem atesinde azap çekmege sebep olur.)

Bir hadis-i serifte, (Yabanci kadinlara bakmak, gözlerin zinasidir. Onlari tutmak, ellerin zinasidir. Onlara gitmek, ayaklarin zinasidir.) buyuruldu.

Nur suresindeki ayet-i kerimede mealen, (Mü'minlere söyle, yabanci kadinlara bakmasinlar ve zina etmesinler! Ve mü'min kadinlara söyle! Onlar da, yabanci erkeklere bakmasinlar ve zina etmesinler!) buyruldu.

 Kalb, his organlarina tabidir. Mesela, kalb, göze tabi'dir. Gözler haramdan sakinmazsa, kalbi korumak güç olur. Kalb, harama dalarsa, zinadan sakinmak güç olur. O halde, imani olanlarin, Allahü teâlâdan korkanlarin, harama bakmamasi lazimdir. Ancak bu suretle, kendini korumak, dünya ve ahirette zarardan kurtulmak mümkün olur.

Allahü teâlâ, Kur'an-i kerimde kadinlarin, kizlarin, yabanci erkeklerle yumusak sesle, nezaketle konusmalarini, böylece kötü adamlarin kalblerine fenalik getirmelerini men'etmekte, buna sebep olmiyacak sekilde söylemelerini istemektedir. Kadinlarin, yabanci erkeklere süslenmelerini yasak etmektedir. Bileziklerinin sesini duyurmamak için, yavas, sessiz yürümelerini emretmektedir. Yani fiska, günaha sebep olan hersey de günahtir. O halde günaha, harama sebep olan seylerden kaçmak lazimdir.

(Safizm), bugünkü ismiyle lezbiyencilik yani kadinlarin, yabanci kadinlara sehvet ile bakmasi ve dokunmasi, kadin kadina beraber olmasi, kadinlarin, kocasindan baskasina, erkek ve kadin, kim olursa olsun, yabanciya süslenmeleri caiz degildir. Dünyada ve ahirette felaketlerden kurtulmak için, bu incelikleri iyi gözetmek lazimdir. Bu büyük günahtir. Erkekle kadin, baska cinsten olduklari için, biraraya gelmeleri güçtür. Kadinin kadina yaklasmasi böyle olmayip kolaydir. Bunun için kadinin kadina bakmasini ve dokunmasini, erkegin kadina ve kadinin erkege bakmasindan daha siddetle men'etmelidir.

 

4- Kadinlardan istenilen dördüncü sart: Çocuklarini öldürmemektir. Eskiden, kadinlar, fakirlikten korkarak, kizlarini öldürürlerdi. Bu çirkin hareket, haksiz yere cana kiymak oldugu gibi, evlat hakkini da tanimamaktadir ve her ikisi de büyük günahtir. Ibni Âbidin, isimli kiymetli fikih kitabinda buyuruluyor ki, (Özürsüz, çocuk düsürmek, haramdir. Ananin veya süt emen diger çocugun ölümüne sebep olan bir özür varsa, uzuvlari tesekkül etmeden düsürmek caiz olur.) Uzuvlar yüzyirmi gün sonra tesekkül eder, denildi. Canli çocugu almak da, aldirmak da haramdir. Çocuk olmamasi için önceden tedbir almak caizdir. Fakirlikten dolayi iyi bakamamak, besliyememek korkusu, çocuk düsürmek için özür olmaz.Dini terbiye verememe korkusu özür olur.

 

5- Kadinlardan istenilen besinci sart: Bühtan ve iftira etmemektir. Bu günah, kadinlarda çok oldugundan onlara sart edildi. Iftira büyük günahtir ve çok fenadir. Bunda yalan söylemek de vardir ki, yalan, her dinde haramdir. Iftirada bir mü'mini incitmek de vardir ki, bu da, baskaca haramdir. Bunlardan baska, iftira etmek, yeryüzünde fesat çikarmaya, ortaligi karistirmaya sebep olur ki, bu da haramdir.     

        

6- Peygamber efendimizin kadinlardan istedigi, altinci sart: Peygamber efendimizin her emrine ita'at etmektir. Bu sart, bütün farzlari, sünnetleri yapmak ve bütün yasaklardan kaçinmak demektir ve islamin bes sartini bildirmektedir.

 

Islamin bes sartindan biri, namazdir. Bes vakit namazi üsenmeden, seve seve kilmalidir. Bugün çok yaygin olan musikiden, müzik dinlemekten de kaçinmalidir. Nefsin istedigi faidesiz istir ve haramdir. Bir hadis-i serifde, (Musiki, zinaya yol açar.) buyuruldu. Müslümanlari giybet etmek, yani kötülemek niyeti ile çekistirmek, iki Müslüman arasinda söz tasimak, musikiden daha büyük haramdir. Bunlardan kaçinmak lazimdir. Müslümanla alay etmek, kalbini kirmak da haram olup, sakinmak lazimdir.

Dinimizde bilinmesi zaruri olan seyleri her Müslümanin bilmesi lazimdir. Bilmemek özür olmaz. Insan yaptigi seyi niçin yaptigini bilmesi lazim. Yapilan isler için "Bilmedigim için yaptim." demek insani vebalden kurtarmaz. Kafirlerin bayramlarinda, Müslümanlarin cahilleri ve hele kadinlar, kafirlerin yaptiklarini yapiyor ve bu günleri, Müslüman bayrami zan ediyor ve kafirler gibi, birbirlerine hediye gönderiyorlar. Dükkanlarini ,esyalarini, sofralarini kafirlerin yaptigi gibi, süslüyorlar. O geceleri, baska gecelerden ayirdediyorlar. Bunlar hep sirktir, kafirliktir. Bu husus Kur'an-i kerimde sure-i Yusüf'de mealen, (Biz, Allahü teâlânin varligina, birligine, herseyi yaratan O olduguna inandik, Müslüman olduk diyenlerin çogu, baskalarina ibadet ve ita'at ederek ve daha birçok hareketleri ve sözleri ile, müsrik oluyorlar.) buyuruldu.

Kadinlar, türbe ziyaretlerinde de büyük yanlislar yapmaktadirlar. Türbeler için kurban adiyorlar. Götürüp mezar basinda kesiyorlar. Bunlar, Allah rizasi için degil, mezarda yatan kimse için kesilirse o zaman tehlikeli olur. Böyle kurban kesmeyi fikih kitaplari, sirk saymaktadir. Dinimize göre, kurban sadece cenab-i Hak için kesilir, hasil olan sevap türbedeki sahsa gönderilir. Türbedeki sahistan sefa'at etmesi istenir. Sunu iyi bilmek lazimdir. Mesela hasta için gidilmis ise, hastayi iyilestiren oradaki zat degildir. Hastaya sifa veren Allahü teâlâdir. Oradaki zat sadece aracidir, sefa'atçidir. Kabirlere çaput baglamak, mum yakmak da dinimizde yoktur. Bunlar sonradan sokulmus hurafelerdir.

Aslinda erkeklere göre kadinlarin isleri daha kolaydir. Cennete girmeleri daha kolaydir. Erkege göre mesuliyeti daha azdir. Yapacagi isler bellidir. Hadis-i serifte buyuruldu ki: (Dört seyi yapan, yani kocasina hiyanet etmiyen, bes vakit namaz kilan, Ramazan-i serifte oruç tutan ve yabancilara, açik olarak görünmiyen kadin Cennete gidecektir.) buyuruldu. Çünkü, dogru kilinan namaz, insani günah islemekten korur ve Islamin sartlarini yerine getirmek sevgisini hasil eder. Hadis-i seriflerde buyuruldu ki: (Bir kadin, bes vakit namazini kilar, Ramazan ayinda oruç tutar, namusunu korur ve kocasina ita'at ederse, diledigi kapidan Cennete girer.) (Bes seyi yapan kadin Cehennemden kurtulur: Bes vakit namazini kilar, Ramazan ayinda orucunu tutar, kocasini, anasini babasini üzmez, yabancilara açik olarak görünmez, dünya sikintilarina sabreder.)

Temel atilirken, yeni araba alinca, hastalik gelince, hasta iyi olunca Allah rizasi için hayvan kesilebilir. Bunlar hurafe degildir. Fakat etlerinin yalniz fakirlere verilmesi lazimdir.

Dinimiz yapilacak her seyi bildirmistir. En mahrem meseleden, en açik meseleye kadar her sey bildirilmistir. Çünkü islamiyet kisinin hem dünya, hem de ahiret için yapacagi seyleri bildirmek için gelmistir.

Kisi yapacagi ibadeti komsusuna, suna buna soracagina, açip kiymetli kitaplardan bilmedigini ögrenmelidir. Kulaktan dolma bilgiler genellikle yanlis oluyor. Kisiden kisiye nakledilirken insanlar kendi durumlarina göre ilave ve çikarmalar yapiliyor. Insan basi agriyor da, bunun için önce iyi bir doktor ariyor. Rast gele gitmiyor. Hiç dini konularda rastgele sözlere göre hareket edilir mi?

 

Kadinlar arasinda çok yaygin olan tehlikeli birsey de sihir, büyü yaptirmaktir. Kadinlarimizin bundan uzak durmasini dinimiz emretmektedir.

Sihir, yani büyü yapmamalidir ve sihir yaptirmamalidir, haramdir ve küfre en yakin olan, en fena haramdir. Sihre ait ufak birsey yapmamaga çok dikkat etmelidir. Hadis-i serifte buyuruldu ki, (Müslüman sihir yapamaz. Allah saklasin imani gittikten sonra, sihri te'sir eder.) Sanki sihir yapinca, imani gider.

Yine kadinlar arasinda bu da çok yaygin, ugursuzluga inanmamali, te'sir eder sanmamalidir. Dinimizde ugursuzluk yoktur. Baska bir hadis-serifte de buyuruldu ki,

(Tetayyur eden ve tetayyur olunan ve kahinlik yapan ve kahine giden ve sihir, büyü yapan ve yaptiran ve bunlara inanan, bizden degildir. Kur'an-i kerime inanmamistir.) Tetayyur, ugursuzluga inanmaktir. Kahinlik, cinden bir arkadas edinip, olmus ve olacak seyleri ona sorup, ondan ögrenmek ve bunlari baskalarina bildirmektir.

Cinle tanisan falcilar ve yildiznameye bakip, sorulan herseye cevap verenler böyledir. Bunlara ve büyücülere gidip, söylediklerine, yaptiklarina inanmak, ba'zan dogru çiksa bile, Allahtan baskasinin herseyi bildigine ve her diledigini yapacagina inanmak olup, küfr olur.

Sihir yaparken küfre sebep olan kelime veya is olursa, küfrdür. Böyle kelime veya is bulunmazsa, büyük günahtir. Sihir insanlari hasta yapar. Sevgi veya muhabbetsizlik yapar. Yani cesede ve ruha te'sir eder.

 

Sihir, kadinlara ve çocuklara daha çok te'sir eder. Sihrin te'siri kat'i degildir. Ilacin te'siri gibi olup, Allahü teâlâ, isterse te'sirini yaratir. Istemezse, hiç te'sir ettirmez. Açlik çekerek, sikintili isler yaparak, nefsini ezen, haram islemekten zevk alamaz hale getiren kafirlerin yaptigi sihir te'sir etmektedir. Böyle papazlarin sihir çözmeleri de te'sirli olmaktadir. Simdiki papazlar, dünya zevklerine düskün ve nefsleri azgin oldugundan, sihir yapamaz ve bozamazlar.

Bir sahir, yani büyücü sihir ile istedigini elbette yapar, sihir muhakkak te'sir eder diyen ve inanan kafir olur. Sihir, Allahü teâlâ takdir etmis ise, te'sir edebilir, demelidir.

Sihirden, büyüden kurtulmak için çesitli ayetler, dualar vardir. Bunlarla büyüden kurtulmak mümkündür. Büyü yapilmis olan kimse, (Âyat-i hirz)i sabah ve ikindi namazlarindan sonra, yedi gün birer kerre okur ve boynuna asarsa, sifa bulur. "Ayat-i hirz" hakkinda Islam Ahlaki kitabinin vücüd emaneti bahsinde genis bilgi vardir. Bir miktar suya, (Âyet-el-kürsi) ve (Ihlas) ve (Mu'avvizeteyn) okumali. Büyülenmis kimse bundan üç yudum içmeli, kalan ile gusl abdesti almalidir.

 

Sihir ve cadi, yani büyü afetlerinden kurtulmak için, üç kerre Salevat-i serife okumali, sonra yedi Fatiha, yedi Âyet-el-kürsi, yedi Kafirun suresi, yedi Ihlas-i serif, yedi Felak ve yedi Nas sureleri okuyup kendi üzerine veya hasta üzerine üflemelidir. Bunlari tekrar okuyup, büyülenmis olanin odasina, yatagina, evin her yerine, üflemelidir.

Buna karsilik ücret almamalidir. Allah rizasi için yapilmalidir. Bütün hastaliklar için de iyidir. Sihirden, büyüden, korunmak, yapilmis sihirden kurtulmak için en etkili sey ayat-i hirzdir. Kur'an-i kerimdeki sifa ayetleri, sihir büyü için faydali ayetler toplanmis, buna ayat-i hirz ismi verilmistir.

 

Nazar degmesi haktir. Yani, göz degmesi dogrudur. Ba'zi kimseler, birseye bakip, begendigi zaman, gözlerinden çikan sua' zararli olup canli ve cansiz, herseyin bozulmasina sebep oluyor. Bunun misalleri çoktur. Fen, belki birgün, bu sua'lari ve te'sirlerini anliyabilecektir. Nazari degen kimse, hatta herkes, begendigi birseyi görünce (Masaallah) demeli, ondan sonra o seyi söylemelidir. Önce Masaallah deyince, nazar degmez. Nazar degen veya korkan çocuk için, çöp yakip etrafinda döndürerek tütsülemek veya ergimis mumu basi üzerinde suya dökmek ve kursun dökmek caizdir.

Nazar degen kimseye sifa için (Âyet-el-kürsi), (Fatiha), (Mu'avvizeteyn) ve (Nun suresi)nin sonunu okumak muhakkak iyi gelir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

HELÂL VE HARAM LOKMA

 

Gencin birisi Kâbe'de hep; "Ey dogrularin yardimcisi olan Allahim! Ey haramdan sakinanlarin yardimcisi olan Allahim, sana hamdü sena ederim!" diye duâ eder. Biri sorar: "Neden hep ayni duâyi yapiyorsun, baska bir sey bilmiyor musun?"

O da söyle anlatir: 7-8 sene önce yine Kâbe'de iken içinde 1000 altin olan bir torba buldum. Içimden bir ses; "Bu altinlarla, sunlari sunlari yaparsin!" diyordu. Kendi kendime; "Hayir, bu benim degil, baskasinin mali, kullanmam haram olur." dedim. Bu sirada birisi, "Söyle bir torba bulan var mi?" diye bagiriyordu. Çagirdim onu. Torbayi tarif etti ve; "Içinde 1000 altin vardi." dedi. Torbasini verdim. Adam bana torbadan 30 altin verdi.

Pazara gittim. Temiz yüzlü genç bir esiri överek satiyorlardi. Gencin temizligi dikkatimi çekti. "Bu esir için ne istiyorsunuz?" dedim. 30 altin dediler. Altinlari verip genci satin aldim. Bir iki yil geçti. Genç çok çaliskan, çok edepli idi.

Birgün onunla giderken karsidan 3 kisi geliyordu. Genç bana dedi ki:"Efendim, ben Fas emirinin ogluyum. Bu gelenler babamin adamlari. Beni buldular. Senden beni satin almak isterler. Sen iyi bir insansin, 30 bin altindan asagiya satma!" dedi. O kisiler yanima geldi; "Bu esiri bize satar misin?" dediler. "Satarim ama, 30 000’den asagi olmaz." dedim. Uzun bir pazarliktan sonra, çaresiz kabul ettiler. Altinlari verip, genci alip gittiler.

Ben bu altinlarla is yerleri açtim, ticaret yaptim, daha çok zengin oldum. Birgün yakinlarim; "Çok zengin bir ailenin iyi bir kizi var. Babasi yeni vefât etti. Onunla seni evlendirelim." dediler. Ben de "Olur." dedim.

Nikâh kiyildi. Deve yükleri ile çeyizini getirdiler. Çeyiz arasinda bir torba dikkatimi çekti. Karima; "Bu nedir?" dedim. "Içinde 970 altin var, babam Kâbe'de bir zaman bunu kaybetmis. Bulan kimseye 30’unu vermis. Kalanini da bana hediye etti, çeyizine koyarsin." dedi.

Demek ki; buldugum altinlar benim rizkim imis, vermese idim haram yoldan gelecekti. Simdi helâl yoldan yine bana geldi. Bana yardim edip haramlardan koruyan, nice nimetler ihsan eden yüce Rabbime hamd ederim... 

Aci da olsa, dogrulari söyleyiniz. Takdirden ötesi yok... Nasipten ötesi yok...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Iyi evlât yetistirmek!

Mehmet Oruç

 

Her insan, evlât sahibi olmayi, kendisinden sonra kendi soyunun, adinin, iyilikle, rahmetle anilmasini arzû eder. Bu insanî oldugu kadar, fitrî bir arzûdur , istektir. Peygamber efendimiz, hayirli evlât birakarak âhirete göçen anne ve babayi, öldükten sonra da amel defteri kapanmayan üç mü'minden biri saymistir.

Bir kimse, çocuklarina, yakinlarina güzel muamele eder ve onlari islâm terbiyesi ile yetistirirse, bunlar, o kimseyi Cehennemden koruyan siper olurlar.

Hayirli evlât yetistiren bir baba, neslin devâmina hizmet ettigi için, Allahin emrine uygun hareket etmis olur. Ayrica Peygamber efendimizin "Evleniniz, çogaliniz." emrine riâyet etmis, kendisini rahmetle andiracak hayirli bir halef birakmis olur. Peygamber efendimiz burada müslümanlarin çogalmasini, kuvvetlenmesini emir buyurmuktadir.

Tabii ki bu durum, islâm terbiyesi ile evlât yetistirmeye müsait ortam için geçerlidir. Kisi meydana gelen çocuklara hakim olamiyarsa, evlâdi yabanci terbiyesi ile yetisiyorsa, müslümanlara degil karsi tarafa eleman yetistirilmis olur. Bu önemli hususu unutmamak gerekir.

Ayrica, kendisinden önce vefât eden evlât, anne ve babasina sefâ'atçi olacaktir. Peygamber efendimiz bir hadîs-i serîflerinde:

(Bir müslümanin bülûg çagina ulasmamis üç çocugu ölürse, Allah, o kimseyi, çocuklara olan rahmetinin fazlaligindan dolayi Cennete koyar.)

 

Hayirli evlât, arkaya kalsa da, anne ve babasindan evvel vefât etse de, ana-babasi için mutlaka hayir ve rahmet vesîlesidir. Tabii ki bu fazîletleri elde etmek, yine evlâdin hayirli yetistirilmesine baglidir. Yoksa ahlâksiz olarak yetistirilen çocuklar, ana ve baba için büyük mesûliyetlere yol açacaktir. O çocuk ebedî hayatta:

"Yâ Rabbi, beni îmân ve islâmdan mahrûm eden, beni Allahdan gafil ve ahlâksiz bir sekilde yetistiren, müslüman fitrati üzere yarattigin halde, beni Islâmiyetten uzak birakmis olan su babam ile anamdir. Bunlardan dâvâciyim." diyerek huzûru ilâhîde sikâyet edecektir.

 

Bir çocuk, dünyaya geliste ve anasinin kucagina tesliminde Islâm fitrati üzerine yaratilmis bulunur. Islâmiyeti yapacak ve yasayacak kabiliyette yaratildigi hâlde, anne ve baba, o çocugu kendi düsüncesine göre sekillendirmekte ve sayet Hiristiyan ise çocugunu Hiristiyan, yahudî ise mûsevî, atesperest, ise mecûsî olarak yetistirmektedir.

Bundan dolayi dinimiz, anne ve babanin, çocuklarina dînî vazifeleri ögretmeleri hususuna çok önem vermistir. Nitekim Peygamber efendimiz bir hadîs-i serîfinde söyle buyurmaktadir: "Bir baba, çocuguna güzel terbiyeden daha üstün bir ihsânda bulunamaz."

Insanlar, emirleri altinda bulunan kimselerden Allaha karsi sorumludurlar. Anne ve baba da evlâdinin yetismesini, mes'ûliyetini yüklenmis bulunmaktadir.

Bu mes'ûliyettir ki, enbiyâyi Allah korkusu ile titretmis; bu mes'ûliyet endisesidir ki, insanlari evlât terbiyesine sevk etmistir. Bu mes'ûliyetten haberdar olmayan anne ve babalar, evlâdini dünya ve âhirette perisan bir hâle düsürmüstür. Bu mesûliyetin korkusundan dolayi birçok âlim, evliyâ, evlenmekten veya fazla çocuk sahibi olmaktan çok korkmuslardir. Islâm terbiyesi ile yetistirebilecegi kadar evlât vermesi için Cenâb-i Hakka yalvarmislardir.

 

Hadis-i serîflerde buyuruldu ki:

(Çok müslüman evlâdi, babalari yüzünden Veyl ismindeki Cehenneme gideceklerdir. Ben böyle babalardan uzagim. Onlar da, benden uzaktir.)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bal sifalidir

 Sual:  Doktorlar bal yememi söyledi. Balin dindeki yeri nedir?


CEVAP 


Hadis-i seriflerde de buyuruldu ki:


(Hafizayi kuvvetlendirmek için bal yiyin!) [M.Nasihat]


(Bedeni besleyen üç seyden biri de bal yemektir.) [Sir’a]


(Balda bereket ve sifa vardir. 70 Peygamber bala dua etmistir.) [B.Arifin]


(Faydali tedavilerden biri de bal serbeti içmektir.) [Buhari]


(Helal para ile alinan bal, yagmur suyu ile serbet yapilip içilirse her derde deva olur.) [Deylemi]

(Bögür sancisinin ilaci sicak bal serbetidir.) [Hakim]


(Resul-i Ekrem, bal serbetini çok severdi.) [Ibni Sünni]

Baldan baska tatlida fazla sifa olmaz.
Zehirden baska acida fazla zarar olmaz.


Ari sütü vitamin ve proteince zengindir. Bal birçok hastaliga ilaçtir. Kani temizler, deverani kolaylastirir. Kalb çarpintilarini önler. Mideye ferahlik verir. Hazimsizlik, sinir bozuklugu ve uykusuzluk için faydalidir. Kansizliga iyi gelir. Kemik hastaligi için çok faydalidir. Sulandirilmis süt, bal serbetine karistirilip içilirse, barsak parazitlerini öldürür.

 



(Su üç seyde sifa vardir: Bal serbeti, hacamat, atesle daglama. Ama ümmetimi atesle daglamadan men ederim.) [Buhari]

(Iki sifa kaynagini elden birakmayin: Bal ve Kur’an.) [Ibni Mace]
(Her ay, 3 sabah aç karnina bal yiyene, büyük bir hastalik isabet etmez.) [Beyheki]
(Sifa olan seyden biri de bal yemektir.) [Buhari]
(Hastaya, bal gibi sifali bir sey yoktur.) [Ebu Nuaym]Kur'an-i kerimde balin sifa oldugu bildirilmektedir. (Nahl 69) 

 

 

 

 

 

 

 

HORMONLU SEBZE VE MEYVELER

 

Sebze ve meyvelerin büyümesini hizlandirmak ve verimi artirmak için bilinçsizce kullanilan hormonlar insan sagligini olumsuz etkiler. Bunlarin mevsimsiz zamanda az tüketilmesi gerekir. Hormonlu oldugunu anlayabilmek için sunlara dikkat etmek gerekir:   

Domates; içi bos ve çekirdeksiz, ortasinda beyaz bir tabaka varsa, 

Biber; asiri büyük ve etliyse, çekirdek evi bos, etli kismi sertse, 

Salatalik; sekilsiz, bir ucu kalin bir ucu ince veya yanyana yapisiksa, 

Patlican; sekli bozuk, yaninda meme gibi siskinlikler varsa, 

çekirdeksiz ve etli kismi sünger gibiyse, 

Patates; sekli bozuk ve küçük yumrular veya içinde kararmalar varsa, 

Çilek; asiri büyükse, yapisiksa ve içi bossa,
 
Karpuz;
çekirdek yerleri bos ve yenilince asiri nisasta kokusu 

duyulursa

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bilimin açiklayamadigi 10 olgu

 

Amerikan "LiveScience" dergisi, bilim dünyasinin açiklayamadigi 10 olguyu siraladi. Iste açiklanamayan 10 olgu...

 

 

  

1 - BEDEN / ZIHIN BAGLANTISIBir efsaneye dönüsen 'plasebo etkisi' zihinle beden arasindaki muhtesem iliskinin en basit kaniti. Bu etki kendini söyle gösteriyor: Sahte, yani aslinda ilaç olmayan bir ilaç aldiklarindan habersiz denekler, dertlerine derman olacak bir hap ya da surup içtiklerini düsündüklerinden kendilerini daha iyi hissediyorlar. Üstelik etki kimi zaman bununla da kalmiyor, tibbi belirtilerde de düzelme görülüyor. Plasebo deneklerine bakinca, insan ister istemez, zihin neye inanirsa bedeninin de onu yasadigina hüküm getiriyor. Pek çok uzman, zihnin yardimiyla bedenin kendi kendini iyilestirebilme kabiliyetinin, modern tibbin yaratabilecegi bir 'mucize'den kat be kat büyüleyici olduguna inaniyor.

 2 - HAYALETLER

Hayaletlerin varligi hakkinda ciddi bir kanit olmamakla birlikte, onlari gördügünü, onlarla konustugunu, onlarin fotograflarini çektigini israrla anlatan -içten ya da degil- sahitler, pek çok insan var. Ancak bilim henüz yaniti bulamadi.

 3 - DEJA VU

Fransizca bir kelime olan 'déjà vu', Türkçede 'daha önce görülmüs' anlamini tasiyor. Açiklamak istedigi durum ise su: Özel bir ani ya da birtakim kosullari, ayni sekilde daha önceden de yasamis oldugunuzu hissetme hali. Herkesin hayatinda bir ya da birkaç kez yasadigi bu duygu, sasirtici, anlasilmaz, gizemli ve evet ürkütücüdür. Arastirmacilar 'déjà vu' ile ilgili bazi açiklamalar yapmaya çalissalar da, bu tuhaf hissin nedeni, bir gizem olmayi sürdürüyor.

 4 - TAOS UGULTUSU

ABD'nin New Mexico eyaletinde bulunan küçük Taos kentini ziyaret eden bazi turistler ve vatandaslar, yillardir, çöl havasinda gizemli, güçsüz, düsük frekansa sahip bir ugultu ve titresim duyduklarini anlatiyorlar. Bu iddiada bulunanlar, Taos vatandaslarinin sadece yüzde ikisini olusturuyor. Bazilari bunun çöldeki garip birtakim akustik sorunlarindan kaynaklandigini düsünürken, bazilari da bir çesit kitle histerisi ya da ugursuz bir sir olduguna inaniyor. Duyuldugu iddia edilen sese ister vizilti, ister ugultu, ister titresim deyin; ister psikolojik, ister dogal, ister dogaüstü olduguna inanin... Hakkinda bilinen bir tek gerçek var: O da simdiye kadar hiç kimsenin bu garip sesin kökenini ortaya çikaramadigi.

 5 - DUYU ÖTESI ALGI

Hem Dogu, hem de Bati toplumlarinda, bazi insanlarin bir çesit psisik güçleri olduguna inaniliyor. Bugüne dek psisik güçleri oldugunu iddia eden kisiler, arastirmacilar tarafindan pek çok teste tabi tutuldu. Ancak elde edilen sonuçlar her seferinde ya olumsuz ya da muglak ve süpheliydi. Altinci hissin gücüne inanan pek çok kisi, psisik güçlerin test edilemeyecegini, çünkü bir nedenle kendilerine süpheyle yaklasanlarin ya da bilim adamlarinin yaninda azaldigini vurguluyor.

 6 - ÖNSEZI

Psikologlar bu durumu açiklarken insanlarin bilinçaltlarinda, farkinda olmadan çevremizdeki dünya hakkinda bilgi topladigini vurguluyorlar. Bu sekilde biz aslinda sadece 'görünüste bilmedigimiz' bazi seyleri biliyor ya da hissediyoruz. Ancak söz konusu bilgiler bilinçaltimizin derinliklerinde yasadigi için, bunun nasil oldugunu bir türlü anlayamiyoruz. Bu açiklama kimileri için tatmin edici olsa da pek çok arastirmaciya göre önsezi, kanitlanmasi ve üstünde çalisilmasi zor bir konu.

 7 - ÖLÜMDEN SONRA HAYAT

Hayatlarinda bir kez ölüme yakin deneyim geçirmis kisilerin bazilari, karanlik bir tünelde yol alip, sonunda beyaz bir isik huzmesine kavustuklarina dair hikâyeler anlatir.

Bunlar arasinda sevdiklerinize kavusmak, garip bir huzur hissetmek gibi daha renkli öyküler de mevcuttur. Bu deneyimler son derece etkileyici olmakla beraber, maalesef kimse 'öbür taraf'tan elinde bir kanitla ya da dogrulanabilir bir bilgiyle geri dönmeyi basaramadi.

'Öbür dünya' kuskuyla yaklasanlar, söz konusu deneyimlerin travma geçirmis bir beynin gördügü halüsinasyonlar oldugunu vurguluyorlar.

Tabii bu nedenle de son derece dogal ve açiklanabilir olduklarini... Ölüp de geri dönen olmadigina göre, bu konu gizemini koruyacak.

 8 - UFO'LAR...

UFO deyince genelde insanlarin aklina uçan daireler, kisacasi uzay gemileri gelse de UFO'nun açilimi 'Tanimlanamayan Uçan Nesne'... Ve bu nedenle evet UFO diye bir sey var. Çünkü dünyanin her tarafinda, gökyüzünde ne oldugunu tanimlayamadiklari birtakim objeleri gördügünü söyleyen insanlar var. Ancak bu obje ve isiklar, aslinda uçak midir, meteor mudur yoksa gerçekten Marslilarin son model uzay gemisi midirs Bu bir türlü açikliga kavusamiyor.

 9 - ASLA BULUNAMAYAN KAYIPLAR

Insanlar bazen kaybolur. Bazilari yasadiklari hayattan kaçar, bazilari büyük çapli ve cesetlerin taninamadigi kazalarda yitip gider, bazilari cinayet kurbani olur. Kayiplar ölü ya da diri bulunur. Ancak bazi insanlar vardir ki adeta buharlasirlar. 1872'de Portekiz yakinlarinda bulunan 'hayalet gemi' Marie Celeste'in mürettebati, Amerikan isçi lideri Jimmy Hoffa bu sekilde kayiplara karisanlardan sadece bazilari.

 10 - BÜYÜK AYAK

Bu gizem de Amerika'dan... Yeni Kita'da yillar boyunca, insana benzeyen, bol tüylü, son derece iri, 'Büyük Ayak' adli bir yaratigi gördügünü iddia eden sayisiz insan ortaya çikti. Tüm kita çevresinde kaydedilen iddialar eger dogruysa, aslinda binlerce Büyük Ayak'in yasiyor olmasi gerekirdi. Ancak bugüne kadar bu korkunç yaratiga ait tek bir ceset bile bulunamadi. Ortada belirsiz fotograflar, video kayitlari ve taniklarin açiklamalarindan baska bir sey yoktu. Görünen o ki, Büyük Ayak da, Iskoçya'nin varligi bir türlü kanitlanamayan ünlü Loch Ness canavari gibi gizemler dünyasindaki yerini koruyacak.

 

Kaynak: Tempo

 

 

 

 

 

 

 

 

BOL BOL SU IÇMELIDIR

 

Yüzlerce defa duymusuzdur. Günde en az 8 bardak su içmek lâzim diye. Su içmek için susama beklenmemelidir. Son senelerde bazi kimseleri su siseleri tasirken görürüz. Hatta birçok sirt ve bel çantalarinda bile su sisesi koyacak özel cepler yapiliyor.

Beyinden bagirsaklara kadar, vücudumuzdaki bütün sistemlerin suya mutlaka ihtiyaci vardir. Bol bol su içerek vücudun su kaybi (dehidrasyon) engellenmelidir.

Kafeinsiz kahve, çay veya sekersiz tabii içecekler ve suyla karistirilmis taze meyve sulari, çogu su olan karpuz gibi yiyecekler de karbonhidrat veya tuz bakimindan zengin olmadiklari müddetçe su yerine geçebilir.

Kafeinli (çay, kahve, kola gibi) içecekler vücutta daha çok su kaybina sebep olduklari için ilâveten su içilmelidir.  

Suyun, vücuda faydalari:

Vücut isisini ayarlar, Besin, atik ve oksijeni tasir, Böbrek ve karacigerden zehirleri atar, Vitamin ve minerallerin çözülmesine yardim eder, Vücudu yaralanmalardan korur (Yastik gibi), Hücre ve kaslarin birbirine yapismasini saglar. Ciltteki hücrelerin saglikli görünmesini saglar. Sindirimde suyun görevi; yukardan asagiya sirayla, hazimda, yiyecek ve besinlerin emilmesinde ve en sonunda da atiklarin atilmasina kadar sürer.

Vücutta her gün azalan 2-4 litre suyun yerine geri alinmasi lâzimdir.

Yetiskin bir insan vucudunda 40-50 litre su vardir. Kanin % 83’ü, kaslarin % 75’i, beynin % 74’ü, kemiklerin de % 22’si sudur. Vücutta % 20 su kaybi olursa öldürücüdür.

 Yeterince su içmezsek:

Beyin tembellesir, yavaslar, Kan kalinlasir, koyulasir, Kalp çok çalismak zorunda kalir, Idrar sari olur, Kabizliga sebep olur.

 Susayinca sunlar olur:

Bas agrisi, Bas dönmesi, Yorgunluk ve hâlsizlik, Zihinde bulaniklik, Istahsizlik.

Yüksek yerlerde, hava sicak ve nemliyse, grip veya ates varsa, tüketilecek su daha fazla olmalidir.

 

 

 

 


 

 

 

 

 

HER DERDE DEVA, KUSBURNU

 

Bir süre önce "Çiller Çayi" olarak da anilan, Anadolu'da çok bilinen ve tüketilen bir bitki olan kusburnu, ihtiva ettigi vitaminlerle tam bir sifa kaynagi. 100 gram kusburnunda 500 ile 1700 miligram C vitamini bulunuyor. Kusburnunda ayrica A, B1, B2, K, P vitaminleriyle protein, mineraller, potasyum, sodyum, kalsiyum, magnezyum, fosfor, meyve asitleri ve seker bulunuyor. Çekirdeginde ise vanilin var.

Kusburnu, bulasici hastaliklara ve soguk alginligina karsi, bedenin savunma sistemlerini güçlendiriyor, genel güçsüzlüklere ve yorgunluklara karsi da kullaniliyor. Besleyici ve güçlendirici, hafif müshil, idrar söktürücü özelligiyle kabizlik ve safra kesesi, böbrek ve mesane rahatsizliklarinda rahatlik saglayan kusburnu; ayrica, böbrek üstü bezlerini çok olumlu etkileyerek önemli hormonlarin üretimine destek sagliyor. Kusburnu, yara iyilestirici ve kani temizleyici özelliginin yani sira böbrek ve idrar yolu taslari ve kumlarinda, kanli idrarda, gut hastaliginda, soguk alginligi ve gripte, bitkinlik durumlarinda, rahim kanamasinda, mide kramplarinda, yaniklarda, yaralarda, yagli yemeklere karsi duyarlilik durumlarinda da kullaniliyor. Kan yapici, tansiyon düzenleyici, vücudun hastaliklara karsi direncini artirma gibi özelliklerinin yani sira hemoroit ve ülser gibi hastaliklarda da yararli oluyor.

Çok yogun vitamin zenginligi sebebiyle gözlerin dostu olan kusburnu, A vitamini ve karotenoidler sebebiyle, gece körlügü ve diger göz problemlerinin yani sira akne gibi bazi cilt bozukluklarini önlüyor, bagisikligi artiriyor, kansere karsi koruyucu etki gösteriyor. Içindeki B1 vitamini, kan olusumuna yardimci oluyor; kavrama kabiliyetini ve beyin fonksiyonlarini gelistiriyor. Enerji, büyüme ve ögrenme kapasitesi üzerinde olumlu etkileri olan kusburnu, vücudu yaslanmanin, sigara ve alkolün zararli etkilerine karsi koruyor.

Içindeki C vitamini ise dokularin gelisimi ve tamirini sagliyor, bagisiklik sistemini güçlendiriyor.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 Kadinlar & erkekler

Yillar önce Hawai’de baslik parasina benzer bir uygulama revaçtadir.
Bir erkegin sevdigi kizla evlenebilmesi için kizin ailesine belli sayida inek vermek zorundadir...

Inek sayisinin 10 adet olmasi gerekmekle birlikte kizin özelliklerine göre bu sayi degisebilmektedir...
Ve adada iki kizi olan bir adam yasamaktadir. Kizlardan büyük olani bizdeki deyisle (kabul görmeyen) tipte, sanssiz bir kizdir ve babasi ona 3 inek fiyat biçmistir; 2 inekli bir teklifi de kabul edecektir; hatta iyi bir pazarlikla 1 inege fit olmaya razidir.

Bir gün adanin zenginlerinden Johny Lingo bu eve geldiginde herkes onun diger kizi isteyecegini düsünür. Oysa yasli adami sevince bogarak büyük kiza talip olur...
Herkes en azindan isteneni yani; 3 inek ödeyecegini düsünürken Johny yaninda 12 tane inekle gelmistir...
O dönemlerde normal bir balayi ortalama bir yil sürmektedir ama gelin ve damat iki yillik balayi planlamistir...
Damatla gelinin dönmesinin beklendigi gün ahaliden biri dönüslerini haber vermeye gelir gelmesine ama gelenlerin Jony ve esi oldugundan emin degildir...
Aslinda Johny’i tanimistir fakat kizdan emin olamamistir; yaklasan kadin çok güzel, zarif birisidir.
Iyice yaklastiklarinda kimsenin tereddütü kalmaz... Fakat kizin güzelligi, cazibesi ve çekiciligi en elestirici gözle bile reddedilmeyecek ölçüdedir...
Yakindan bakanlar Johnny’nin 12 inek karsiliginda iyi bir alisveris yaptigini düsünürler...

Hikayenin yazari Ziglar, isin püf noktasini söyle özetler;
"-Johnny 12 inek ödedi, kiz 12 ineklik bir kadin haline geldi..."

Bu hep böyle olmaktadir; esinize veya sevgilinize verdiginiz deger, ona kazandirdiginiz degerdir...

Aslinda "Dogru adam", "Dogru kadini" insa eder, "Dogru kadin" da "Dogru adami"...
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol